67. Sayı: Otoriterleşme ve Piyasalaşmanın Kıskacında Akademi

Editörler Coşku Çelik, Ecehan Balta, Ezgi Doğru
Yayın Sekreteri Ümit Özger
Sayı Editörleri Melek Zorlu, Nevra Akdemir

Bu Sayıda…

Praksis 67. Sayı: Otoriterleşme ve Piyasalaşmanın Kıskacında Akademi

Melek Zorlu ve Nevra Akdemir

 

Akademik Kapitalizm: Üniversitede Sermayenin Gerçek Boyunduruğu

Muammer Kaymak

Üniversitelerde ticarileşme ile başlayan ve şirketleşmeye evrilen piyasa odaklı dönüşüm, akademik kapitalizm başlığı altında ciddi bir eleştirel literatürü doğurmuştur. Üniversitelerde yaşanan dönüşümün eğitim, araştırma ve yayın alanlarında yarattığı değişimleri vurgulayan bu eleştirel literatür, akademik faaliyetin kendine özgü yapısına odaklanarak yaşanan dönüşümü kapitalizmin gelişme dinamikleri çerçevesinde teorileştirmekten uzak durmakta, yaşanan sürecin geleneksel akademik değerler bakımından yarattığı tahribatı teşhir etmekle ya da akademik emeğin öznel deneyimleri çerçevesinde bir eleştiri ile yetinmektedir. Bu yazıda bir yandan dönüşümün bilançosunu çıkarırken diğer yandan bu özgül alanda kapitalizmin nasıl egemen hale geldiğini soruşturmak için üniversite kurumunu tarihsel evrimine odaklanarak Marx’ın kapitalizmin oluşum süreci ve işleyiş mekanizmalarına dair geliştirdiği teorik çerçeveden hareketle bir akademik kapitalizm çözümlemesi gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz. Bu çerçevede yazıda akademik kapitalizm olarak anılan dönüşümün bilimsel üretim sürecinde sermayenin gerçek boyunduruğunu sağlamaya dönük bir strateji olduğunu, bu stratejinin hayata geçirilmesinde kapitalizmin oluşum sürecindeki ilkel birikimci pratiklerin tecrübelerinden ve emek sürecinin kontrolüne dair modern yöntemlerden nasıl yararlanıldığını göstermeye çalışıyoruz.

Anahtar Kelimeler: Akademik kapitalizm, girişimci üniversite, bilimin ticarileşmesi, akademik emek, sermayenin gerçek boyunduruğu.

 

Güvencesizlik Feminist Bir Meseledir: Akademide Toplumsal Cinsiyet ve Geçici Emek

Yazar: Robin ZHENG

Çeviri: Nevra AKDEMİR

Çevirinin tam metni erişime açıktır. Metni okumak için tıklayınız: Güvencesizlik Feminist Bir Meseledir: Akademide Toplumsal Cinsiyet ve Geçici Emek

Akademide Duygusal Emek: Piyasalaşma Sürecinde Öğrenci Ders Değerlendirme Anketleri

Ayşegül Akdemir Son- Rahime Süleymanoğlu-Kürüm- Ayşenur Emer- Ayşe Sıla Nur Dal

Yüksek öğretimin piyasalaşması ve neoliberalizmin üniversiteler üzerindeki etkisi üzerine geniş bir alan yazın bulunmasına rağmen, akademideki duygusal emek pratikleri literatürde yeterince yer bulamamıştır. Bu makale anılan boşluğu doldurmak ve akademide duygusal emeğin bir emek biçimi olarak görünür olmasına katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Ders değerlendirme anketleri konusunda akademisyenlerle gerçekleştirilen derinlemesine mülakatlarda bazı temalar öne çıkmaktadır. Bulgularımız, öncelikle ders değerlendirme anketlerinin akademisyenler tarafından güvenilir görülmediğini ve uygulanış biçimi nedeniyle bir geri bildirim aracı olarak çalışmadığını göstermektedir. Bu durum, öğrenci-akademisyen ilişkisini zedelemektedir. Ayrıca, anketlerin kullanımı, yükseköğretimin piyasalaşmasına katkı sağlamakta ve üniversite eğitiminin depolitize olmasına neden olmaktadır. Akademisyenler, performans değerlendirmelerinde bu anketlerin kullanılmasından dolayı, öğrenci beklentilerine göre hareket etmek zorunda kalmakta ve bu durum ders içeriklerinin zayıflamasına, eleştirel düşüncenin engellenmesine yol açmaktadır. Öte yandan, anketler üzerine yapılan derinlemesine mülakatlar toplumsal cinsiyete dayalı farklılıkları da ortaya koymuştur. Anketler, kadın akademisyenlerin “akademik anne” rolüne sıkıştırıldığını ve kadın akademisyenlerin erkek meslektaşlarına kıyasla daha fazla duygusal emek harcayarak profesyonel rollerinin ötesine geçmelerine yol açtığını ortaya koymaktadır. Akademisyenlerin anketlere verdikleri duygusal tepkiler ise karmaşık ve çok boyutlu olup, öğrenci anketlerine gelen olumsuz yorumları gayrişahsileştirmeleriyle veya kendilerini stresten korumak için konuyla aralarına duygusal mesafe koymalarıyla açıklanamayacak kadar derindir. Mülakatlar, bu anketlerin akademisyenler üzerinde önemli duygusal etkiler yarattığını ve duygusal emek pratiklerinin yoğunlaştığını göstermektedir. Bu bulgular, ders değerlendirme anketlerinin hem eğitim kalitesi hem de akademisyenler üzerindeki etkileri açısından yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Anahtar Kelimeler: Akademi, piyasalaşma, duygusal emek, toplumsal cinsiyet, ders değerlendirme anketi.

 

Barınamıyoruz Hareketi: Otoriter Neoliberalizm Kıskacında Öğrencilerin Barınma Hakkı Talepleri

Ozan Bal – Hakan Yücel

Son yıllarda Türkiye’de yüksek enflasyon ve otoriterleşme eğilimi yoğun bir şekilde tartışılırken üniversiteye bakış da bunlarla paralellik göstermiştir. İlgili literatürde öğrenciliğe dair odaklanılan konular üniversitelerdeki baskı mekanizmaları, güvencesiz genç emeği, borçlanma, diploma enflasyonu ve geleceksizlik hissi olmuştur. Öte yandan henüz kapsamlı çalışmalara konu olmasa da öğrenci gençlik bu koşullar altında kolektif tepkiler de geliştirmiştir. Bunlardan birisi Eylül 2021’de İstanbul’da bir grup gencin parkta yatarak barınma sorununa dikkat çektikleri bir eylemle başlayan ve kısa sürede Türkiye’nin farklı yerlerinde başka park nöbetlerini veya yurt eylemlerini tetikleyen bir platform haline gelen Barınamıyoruz Hareketi’dir. Barınamıyoruz otoriter neoliberalizm koşullarında öğrenci hareketinin yeni talepler ve yeni pratikler yaratabileceğini göstermesi bakımından önemli bir deneyimdir. Biz bu eylemlerin nasıl örgütlendiği sorusunu sorduk ve hareket içerisinde inisiyatif alan gençlerle yapılan görüşmelere dayanan bir saha araştırmasıyla buna yanıt aradık. Saha araştırmasının bulgularından yola çıkarak bu durumu öncelikle üniversitenin kitleselleşmesi, fiziksel ve toplumsal uzamdaki yerinin genişlemesi, öğrenci borçluluğunun yaygınlaşması, kırılgan bir genç emeği yaratılması, tüm bu döngünün barınma sorunu ile derinleşmesi gibi otoriter neoliberal politikaların öğrenci uzamında yarattığı değişimlerle açıkladık. Bu politikalarla tasarlanan üniversitenin, algılanan üniversite imgesinin ve deneyimlenen öğrenci hayatının arasındaki çelişkilerin derinleştiğini ve öğrencilerin öğrenci gibi hissetmediğini öne sürdük. Daha sonra Barınamıyoruz’un üniversitenin genişlemesi karşısında hareketi de yayacak bir öz örgütlenme mantığını ve bunu mümkün kılan belirli stratejik tutumları benimsediği, yani öğrenci hareketi alanında bu uzamsal değişime uygun bir konum aldığını ifade ettik. Böylece hareketin öğrenci gibi hissedemeyen, gençliğini yaşayamadığına inanan, bundan rahatsızlık duyan gençlerin gençliği talep etmeye yönelik eğilimlerine bir tür ekonomik mücadele formu verdiğini savunduk.

Anahtar Kelimeler: Barınma, öğrenci hareketi, üniversite, uzamın üretimi, kolektif eylem

 

Eseri Değerlendirmeden Yazarı Yermeye: Akademide Neoliberal Öznelik Halleri

Leyla Bektaş Ata

Bu çalışma, neoliberalizmin akademi üzerindeki etkilerini ve üniversitelerin piyasa odaklı dönüşümünü ele almaktadır. Neoliberalizm, kolektif yapıları zayıflatarak bireyi merkeze koyar ve akademik ortamda şirket mantığını hâkim kılar. Üniversitelerde, rekabet, girişimcilik ve bireysellik gibi özellikler öne çıkar; bu durum, akademik üretimi bireysel başarıya ve piyasa taleplerine göre yeniden şekillendirir. Bu makale, 1980’lerden itibaren Türkiye’deki üniversitelerde neoliberal politikaların etkilerini ele alarak neoliberal öznenin yükselişini ve bu öznenin akademik yayın süreçlerine etkisini tartışır. Rekabetçi dinamikler, akademik alanda bireysel başarıyı kolektif değerlerin önüne koyarken, eşitlik, dayanışma ve açık iletişim gibi temel akademik değerleri aşındırır. Bu araştırma, ulusal ve uluslararası akademik makalelere gelen hakem raporları ve bu raporlar karşısında editör ve yazarların tutumlarına odaklanarak piyasa temelli baskıların yayın sürecini nasıl kişiselleştirdiğini analiz eder. Akademinin serbest piyasa koşullarına dönüşmesine yönelik sistematik bir eleştiri sunarken kamusal misyonunu yeniden kazanması ve bilginin metalaşmasına direnilmesi gerektiğini savunur.

Anahtar kelimeler: Neoliberalizm, üniversite, akademik yayın değerlendirme, hakem raporu, kamusallık

 

“Herşey Sende Gizli”: Homo-Neoliberalus ve Psikolojik Epistemoloji

Ersin Aslıtürk – Sertan Batur

Son yıllarda psikoloji disiplini içerisinde, neoliberalizmin psikolojisi ve psikolojinin neoliberalizmi üzerine önemli tartışmalar yaşandı. Diğer insani disiplinlerle karşılaştırıldığında, psikolojide bu konudaki eleştirel tartışmalar gecikmeli bir şekilde oluşsalar da önemli bir ihtiyaca denk düşmektedirler. Bir yandan neoliberal/müteşebbis özne kendisini geliştirmeye, büyümeye, mutlu olmaya, mutluluğunu bir sermaye olarak kullanmaya, duygularını ve iç dünyasını etkili bir şekilde düzenlemeye çalışırken, diğer yandan da psikoloji disiplini bu psiko-ekonomik ihtiyaçlar bağlamında bu öznenin elinden tutmakta ve ona yol göstermektedir. Bu yazı öncelikle neoliberal öznenin psikolojisini kısaca özetliyor, daha sonra da psikolojinin, geçen yüzyılda neoliberalizm yükselirken olgunlaşan bireyci epistemolojik ve ontolojik çerçevesini ortaya koyuyor. Ardından müteşebbis benliğin inşası, psikolojikleştirme, özcülük ve sorumlu kılma, büyüme/gelişme zorunluluğu, duygu/zihin yönetimi gibi konular eleştirel olarak ele alınıyor. Son olarak da siyasal ve sosyal yabancılaşmanın arttığı güncel otoriter neoliberal dönemde, psikoloji gurularının verdiği birey odaklı mesajlar analiz edilmekte ve epistemik direniş/praksis olanakları tartışılmaktadır.

Anahtar kelimeler: Neoliberalizm, neoliberal özne, psikoloji, psikolojikleştirme, eleştirel psikoloji

 

Yuvarlak Masa

Akademinin Kıyısında ve Merkezinde: Kriz, Direniş ve Özgürlük

At the Margins and at the Centre of the Academy: Crisis, Resistance and Freedom

Tartışmacılar: Ezgi Pınar, Gürsan Şenalp, Hülya Kendir ve Aysuda Kölemen

 

Toplumsal Cinsiyet ve Kentsel Boyutu İle İklim Krizi: İstanbul Alternatif Tarım-Gıda Aktörlerinin Değerlendirmeleri Ekseninde Bir Analiz

Selma Değirmenci- Ayla Ezgi Akyol Giatzoglou

Patriyarkal kapitalizminin yol açtığı iklim krizi, tarım-gıda sisteminde gittikçe daha yıkıcı bir etkide bulunmaktadır. Gıdanın endüstriyel tarım-gıda sistemi içerisinde üretilmesi, bir yandan iklim krizini tetiklerken, öte yandan gıdaya erişimi yakıcı bir sorun haline getirmektedir. Bu makale, İstanbul’da kooperatifler, gıda toplulukları, kent bahçeleri vb. alanlarda çalışarak alternatif üretim-tüketim ağları kurmaya çalışan gönüllülerle yapılan görüşmeler aracılığıyla iklim krizinin kent ve tarım-gıda sistemi üzerindeki etkilerini toplumsal cinsiyet boyutuyla anlamayı amaçlamaktadır. Alternatif tarım-gıda aktörlerinden 11 kadın ve 11 erkekle yapılan derinlemesine mülakatlarla iklim krizinin kentte deneyimlenme biçimleri ve tarım-gıda sistemi üzerindeki etkisi analiz edilmektedir. Bunun yanı sıra, kentte krize karşı nasıl mücadele edilebileceği ve toplumsal cinsiyetin hem krizin deneyimlenme biçimini hem de bu soruna karşı geliştirilebilecek çözümleri nasıl etkilediği sorgulanmaktadır.

Anahtar kelimeler: İklim krizi, alternatif tarım-gıda aktörleri, toplumsal cinsiyet, patriyarkal kapitalizm, kent.

 

Kitap İncelemesi: “İşgal et, diren, üret”: İşçiler Yönetirse

Çağatay Edgücan Şahin

Gürler, D. (2023) İşçi Denetimi Mücadelesi: İşgal, Direniş, Üretim!, İstanbul: İletişim Yayınları, 272 sf.

Bir işyeri işçileri tarafından yönetilebilir mi? İşçiler kendilerine neyin, nasıl ve ne zaman yapılacağını söyleyen bir patronları ve/veya yöneticileri olmadan üretim sürecini örgütleyebilirler mi? Ürettikleri ürünün tasarlanması, pazarlanması, satışı, kontrol ettikleri üretim sürecinde karşılaştıkları arızalar ve muhasebe işlemleri gibi teknik süreçlerle baş edebilirler mi? Belki de en önemlisi, kâr amacı güden haliyle piyasa koşullarında tutunamamış bir işyerini ayakta tutabilirler mi? Tarihte ve günümüzde farklı ülkelerdeki birçok deneyim bunun mümkün olabileceğine işaret ediyor.

Deniz Gürler’in 2021 yılında “Prof. Dr. Cahit Talas Sosyal Politika Ödülü”nü kazanan doktora tezine dayanan “İşçi Denetimi Mücadelesi: İşgal, Direniş, Üretim!” başlıklı kitabı (İletişim Yayınları, 2023), zaman zaman işçi sınıfının bir pazarlık aracı olarak da kullandığı tekil örneklerin varlığını ve önemini yadsımadan, ancak, ağırlık merkezini 21. Yüzyılın son çeyreğinde Latin Amerika ülkelerindeki, kapitalist üretim sistemine alternatif bir üretimi örgütleme odaklı işgal fabrikaları hareketine ve işçi denetimi olgularına vererek önemli bir tartışma yürütmektedir. Kitaptaki örnekler, ortaya çıktıkları tarihsel bağlam, gelecek için taşıdıkları potansiyel, kritik anlarda alınan kararlar, elde ettikleri başarılar ve karşı karşıya oldukları sınırlılıklarıyla incelenmektedir.

 

Kitap Eleştirisi: Kapitalizm ve Demokrasi: Bir Zıtlığın Anatomisi

Book Review:  Capitalism and Democracy: The Anatomy of  a Dichotomy

Coşku Çelik

Cemgil, C ve Ö. Turan (2023) Kapitalizm ve Demokrasi: Bir Zıtlığın Anatomisi, İstanbul: Metis Yayınları, 320 sf.

Can Cemgil ve Ömer Turan’ın derlediği, 2023 yılında Metis Yayınları tarafından yayınlanan Kapitalizm ve Demokrasi: Bir Zıtlığın Anatomisi’nin temel iddiası, kapitalist sisteme dair itirazın temelinde kapitalizm ile demokrasi zıtlığının yer almasının gerekliliği. Editörlerin Giriş bölümünde altını çizdikleri gibi, liberal demokrasi küresel ölçekte zayıflasa da liberal söylem demokrasi tartışmalarındaki hakim rolünü sürdürüyor (11). Ve böylece piyasa ve siyasetin birbirinden ayrıldığı bir kapitalist sistemi idealleştiren, piyasa toplumunun demokrasinin varlığı için olmazsa olmaz koşul olduğunu ve liberal demokrasinin “gerçek demokrasi” olduğuna dair hegemonik yaklaşım politik ve akademik çevrelerde gücünü koruyor. Kapitalizm ve demokrasi arasındaki ilişkiyi bir zıtlık ilişkisi olarak değerlendiren kitap, güncel otoriterlik/otoriterleşme literatüründen farklı olarak, düşünsel tarihte bu zıtlık ilişkisinin izini sürüyor.

Bu yazıda, kitabın bölümlerinin kısa tanıtımlarını yaptıktan sonra, demokrasi ve kapitalizm ilişkisini bugün tartışmanın önemine ve dolayısıyla kitabın yaptığı katkının önemine değineceğim. Son olarak da, kitapta eksik kaldığına inandığım birkaç unsura değineceğim.

About the author