61. Sayı – Bağımlı Finansallaşma: Türkiye ve Küresel Güneyde Dönüşüm

Türkiye’de Finansallaşmanın Dip Akıntısı: Köşe Başlarında Satılan Yükümlülükler

Ferhat AKYÜZ

 

Türkiye’de 1980-1983 yılları arasında para ve sermaye piyasalarının kurumsal ve yasal alt yapısı oluşturuldu. Bunun önkoşulları, 1980’lerdeki hamiline/ciro edilebilir mevduat sertifikası, 1970’lerde yoğunlaşan özel sektör tahvil ve hisse senedi ihracı ve 1960’lardaki Tasarruf Bonoları uygulamalarıydı. Tasarruf Bonoları devlet için, hisse senedi ve tahvil holdingler/şirketler için, son olarak ciro edilebilir mevduat sertifikaları da bankalar için bilançolarının pasif/yükümlülük yönetimi ile kaynak elde etme yöntemleriydi. Her bir uygulama, farklı toplumsal kesimlerin mudileştirilmesine farklı derecelerde katkıda bulunmuştu. Fakat bir yandan da bu uygulamalarla bankerliğin/tefeciliğin görünür olduğu, para ve sermaye piyasalarındaki belirleyiciliğinin arttığı vurgulanabilir. 1960’lı yıllardan 1980’li yılların başlarına kadar ele alınan üç uygulama için özellikle Milliyet Gazetesinin küçük ilanlar sayfası belirli rutinlerde taranarak niceliksel ve niteliksel bilgiler derlenmiştir. Bu çalışma ile Türkiye’de finansallaşma literatürüne tarihsel bir araştırma ile katkıda bulunmak amaçlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Finansallaşma, Tasarruf Bonoları, Mevduat Sertifikaları, Bankerler, Banker Kastelli

 

Geç Kapitalistleşme Sürecinde İmalat Sanayi ve Finans Arasındaki İç Bağlantılar: 2001 Sonrası Krizler Üzerinden Bir Analiz

Gizem Şimşek

Finansallaşma ve finansal bağımlılık kavramları üzerinden yürütülen tartışmalar kapitalizmi, geç kapitalistleşme deneyimleri üzerinden yeniden düşünmemize neden olmaktadır. Kapitalizmi yeniden düşünürken hiç kuşkusuz öne çıkan bu kavramların bir yandan yaşanan süreçlerle yani, tarihsel dönemlerle birlikte düşünülmesi ve diğer yandan da finansal dinamiklerle yüzleşen kapitalist toplumların kendilerine özgü deneyimlerinin gündeme alınması gerekmektedir. Bu durum geç kapitalistleşen ülkelerin dünya kapitalizmine eklemlenme süreçlerinin analizini ve dahası işaret edilen bu iki gereklilik ile Türkiye’de finansallaşma ve finansal bağımlılık konusunu imalat sanayi üzerinden ele alan bir çerçeveden hareketle düşünmeyi anlamlı kılmaktadır. Bu doğrultuda finansallaşma ve finansal bağımlılık olgularının imalat sanayi üzerinden üretim alanıyla bağlantısını kuran bir analiz, bu olguların ilişki içinde olduğu diğer değişkenleri açığa çıkarması bakımından önemlidir. Bu çerçeveden hareketle çalışmanın amacı, Türkiye’de geç kapitalistleşmeye dayalı sermaye birikim sürecinin 2001 krizinden sonraki evresinde üretim mallarında ithal girdi bağımlılığı olarak somutlaşan üretime dair yapısal çelişkilerin finansal işleyişle olan içsel bağlantılarını imalat sanayinin borçlanma dinamikleri üzerinden kurmaktır. Türkiye’de imalat sanayinin 2001 krizi sonrasına ilişkin yakın dönem pratikleri, üretim malları ithalatı için gereken döviz biçiminde borçlanmanın ağırlık kazandığı bir aşamaya karşılık gelmektedir. İmalat sanayini, üretim araçları üretimi (Departman I) ve tüketim araçları üretimi (Departman II) biçiminde iki ayrı üretim kategorisi olarak ele aldığımızda, Türkiye gibi geç kapitalistleşen ülkelerde karakteristik bir özellik olarak Departman II üretimindeki yoğunlaşma, daha fazla Departman I ihtiyacına yol açmaktadır. Ancak geç kapitalistleşmenin getirdiği yapısal sınırlar ve sermaye birikim düzeyinin kendisine özgü tarihsel koşulları, imalat sanayi üretim yapısının Departman I ithalatına bağlı olarak sürdürülmesine neden olmaktadır. Bu yüzden de imalat sanayinde yapısal bir dönüşüm olmaksızın devam eden üretim artışları, bir yandan üretim için gereken finansmanı borç sermaye biçiminde açığa çıkarırken diğer yandan da döviz biçiminde borç sermayenin üretken sermaye yatırımlarına dönüşememesinden dolayı kırılamayan bir borç sarmalı yaratarak finansal bağımlılığı arttırmaktadır. Bu yönüyle çalışma, üretim ve finans alanlarını birbirinden bağımsız düşünen analizlere eleştirel bir perspektiften yaklaşmaktadır. Üretim ve dolaşım aşamalarının iç içe geçtiği kapitalizmin bütünsel işleyişinden hareketle, imalat sanayindeki borç sarmalını açığa çıkaran nedensel mekanizmaları kurmak bu çalışmanın temel referans noktasını oluşturmaktadır.

Anahtar Sözcükler: Geç kapitalistleşme, imalat sanayi, döviz biçiminde sermaye ihtiyacı, finansallaşma, finansal bağımlılık

Latin Amerika’nın Borçlular Karteli Girişimine İlişkin Bir CIA Raporu: Cartagena Group

 

  1. Yağız AYGÜN

 

Dünya ekonomisinin büyük bir borç krizi ihtimaliyle karşı karşıya olduğu bir dönemden geçerken, 1982 Meksika krizinin ardından 11 borçlu Latin Amerika ülkesinin başarısızlıkla sonuçlanmış olsa da bir borçlular karteli oluşturma girişimlerinin bugünün borçlu ülkeleri için önemli bir deneyim olarak değerlendirilebilmesi mümkündür. 2002 yılında anılan girişime ilişkin bir CIA Raporu gizliliği kaldırılarak yayımlanmıştır. Bu çalışmada söz konusu Rapordaki tespitlerden yararlanılarak bugün için bir borçlular karteli oluşturulabilmesinin koşulları değerlendirilmiştir. Sonuç olarak 1980’li yıllardakine benzer ciddi yapısal sınırlamalara rağmen; ABD hegemonyasının gerilediği, buna karşılık rakip kuvvetlerin henüz eski hegemonun yerine geçebilecek bir konuma erişememiş olduğu günümüz koşullarının, borçlu ülkelerin emperyalistler arası çelişkilerden yararlanarak kendilerine manevra alanı yaratabilmelerine olanak sağlayabileceği ileri sürülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Borçlular Karteli, Alacaklılar Karteli, Moratoryum, Borç Krizi, Latin Amerika

Çevresel Finansallaşma ve Bağımlılığın Dönüşümü: Latin Amerika’dan Bir Görünüm

 

Nadine Reis ve Felipe Antunes de Oliveira

 

Çeviren: Dicle Nur Aktan

 

Vania Bambirra ve Ruy Mauro Marini gibi bağımlılık teorisyenlerinin temel anlayışlarından biri, bağımlılığın eşitsiz mübadelenin bir uluslararası ilişkiler olgusuyla sınırlı olmadığı, ancak çevredeki sınıf ilişkileri düzeyinde meydana geldiğidir. Çevresel finansallaşma literatürünün çoğu finansallaşmanın küresel eşitsiz kalkınmayı şiddetlendirdiğini vurgularken ana tartışma konusunun tam da küresel kapitalist kalkınmanın eşitsiz fakat birleşik doğası etrafında geliştiği bağımlılık teorisinin katkılarını dikkate almadı. Uluslararası Ekonomi Politiğin (IPE) çoğulculaşmasına ve dekolonizasyonuna katkı vererek çevresel finansallaşma ile siyasal ve sosyal etkilerini analiz etmek adına bağımlılık teorisini yeniden gözden geçiriyoruz. Brezilya ve Meksika vaka çalışmalarından faydalanarak, finansallaşan koşullar altında bağımlılığı yeniden inşa etmede Latin Amerika’nın ‘hakim olunan-hakim olan’ yönetici sınıfları etkenini anlamaya çalışıyoruz. İki örnekte de, finansallaşma, bağımlı kapitalizmin temel özelliklerini—emeğin aşırı sömürüsünü— yeniden üretirken, güç finansal ve ihracata yönelik yönetici sınıf fraksiyonlarına doğru geçiyor. Bu makale ise bağımlılığın önceki dönemlendirmelerini güncellemekte ve finansallaşmış bağımlılığı devlet-sınıf ilişkilerinin rolünde önemli değişiklikler gerektiren yeni bir bağımlılık aşaması olarak saptamaktadır.

 

Anahtar kelimeler: Finansallaşma; Bağımlılık Teorisi; Latin Amerika; Brezilya; Meksika

 

Bir “Dahili Pasifikasyon” Projesi Olarak “Acil Durum Hazırlığı” Mantığı, “Acil Durum Devleti”nin Ortaya Çıkışı ve 2010’lardan İtibaren Türkiye Vakası

Biriz Berksoy

“Acil durum hazırlığı” mantığı, “facia”ya yol açma potansiyeli olduğu düşünülen doğal, teknolojik ve insan kaynaklı olayların ortaya çıkardığı ve “acil durum” olarak kategorize edilen süreçlere süratli ve etkin bir şekilde müdahale edilmesinin, son kertede toplumsal düzenin devamı adına elzem olduğu, bunun için önceden aralıksız hazırlık yapılmasının ve kurumlar arası koordinasyon mekanizmalarının oluşturulmasının şart olduğu anlayışı üzerine temellenen bir güvenlik mantığıdır. Bu makalenin amacı söz konusu güvenlik mantığının hem Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve Kanada gibi ileri kapitalist ülkelerde 2000’lerin sonuna doğru günlük hayatta ağırlık kazanmasının hem de Türkiye’de Gezi Direnişi (2013) ile 6-8 Ekim Olayları’nın (2014) hemen akabinde benimsenmesinin ve “güvenlik tertibatı”nda, “Güvenlik ve Acil Durumlar Koordinasyon Merkezleri”nin (GAMER) kurulmasını da içeren yasal/yapısal değişikliklerin gerçekleştirilmesinin ardındaki sosyo-politik nedenleri ele almaktır. Makalede öne sürülen argümana göre, bahsi geçen ileri kapitalist ülkelerde savaş erki ile polis erkini birlikte cisimleştirmeye yönelik bir “dahili pasifikasyon” projesi olarak da uygulamaya konan söz konusu mantığın günlük hayatta ağırlık kazanması ve Türkiye’de de benimsenmesi, 2008 küresel finans krizi sonrasında iktisadi/siyasi krizler hız kazanırken, sermaye birikim rejimi “militarize birikim” olarak yeniden kurgulanırken, toplumsal gösteriler/hareketlenmeler artarken faşistleşme temayüllerinin açığa çıkması ve bu temayüllerin etkisi altında yeni bir devlet formunun ortaya çıkışıyla ilişkilidir. Siyasi iktidarın yürütmenin üst mevkilerinde yoğunlaştığı, egemenlik tarzı bir iktidar modelinin ölüm-siyaseti (necropolitics) ile birleşerek küresel çapta hâkim hale geldiği ve “acil durum” mefhumunun kullanışlı bir iktidar teknolojisine dönüştüğü bir süreçte ortaya çıkan bu yeni devlet formu, makalede, “acil durum devleti” olarak adlandırılmaktadır. 11 Eylül sonrası süreçte, her bir bireyin veya “çatışmacı siyaset”in “varoluşsal tehdit” oluşturabileceği varsayımının güvenlik politikalarını şekillendirdiği bir dönemde ortaya çıkan bu yeni devlet formu, “varoluşsal tehdit” olarak etiketlenen siyasi sorunlara ve toplumsal hareketlenmelere karşı her seferinde “olağanüstü hâl” ilan etmeden, ancak “olağanüstü hâl” sürecinin temelinde yer alan “savaş erki”ni günlük hayatta dolayımsız ve olağan biçimde kristalize etmeye yönelik militarist/muharip bir yönetim rasyonalitesi çerçevesinde şekillenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Acil Durum Devleti, toplumsal hareketler, polis, militarizasyon, Türkiye

 

Hegel’in Felsefesinde İmkân ve Sınırlar: Hikmet Kıvılcımlı’nın Hegel Okumaları 

 

Caner Selçuk Sevindik

 

Bu çalışma esas olarak Hegel ve Felsefe Notları çalışması temelinde, Hikmet Kıvılcımlı’nın Georg Wilhelm Friedrich Hegel’in felsefesine ilişkin geliştirdiği düşüncelere odaklanmaktadır. 1960’lı yıllarda sol-sosyalist bir kuramcının felsefeyle kurduğu bağlantı noktalarını göstermesi açısından önem arz eden bu çalışma, Kıvılcımlı’nın yorumları ve Hegel’in kendi metinleriyle diyalog halinde incelenmiştir. Bir başka ifadeyle Kıvılcımlı’nın yorumlarında öne çıkan “diyalektik”, “gerçeklik”, “kavram”, “devlet” ve “tarih” gibi kavramlar Hegel’in Tinin Fenomenolojisi, Felsefi Bilimler Ansiklopedisi ve Tüze Felsefesi Doğal Hak ve Politik Bilim ve Mantık Bilimi adlı çalışmalarıyla birlikte ele alınmıştır. Bununla birlikte Macar filozof Georg Lukacs, Frankfurt Okulu mensuplarından Herbert Marcuse ve Yener Orkunoğlu’nun Hegel felsefesine yönelik geliştirdiği düşüncelere de başvurulmuştur. Hikmet Kıvılcımlı’nın Hegel felsefesini ele alırken öne çıkardığı vurguların ve eksikliklerin saptanması; Hegel’in devlet fikrini ve tarih tezini hangi açılardan eleştirdiğinin ortaya konması bu çalışmanın temel amacıdır.

 

Anahtar Kelimeler: Hegel, Diyalektik, Gerçeklik, Verstand, Vernunft, Devlet.

 

Küresel Polis Devleti: “Askerileşmiş Birikim” ve “Finansallaşma” Çağında Küresel Kapitalizm Kuramını Yeniden Düşünmek

 Gürsan Şenalp ve Esra Şengör Şenalp

 

William I. Robinson, 1980’lerin sonlarından bu yana çok sayıda akademik/politik eser vermiş üretken bir Marksist teorisyendir. Bilimsel çalışmaları, küreselleşme sürecinin zirveye ulaştığı 90’lı yıllarda daha fazla tanınır hale geldi. Bu dönemde dünya çok boyutlu krizlerle uğraşmak zorunda kalacaktı. Elinizdeki makale Robinson’un Küresel Kapitalizm Teorisi ile ilgilenmekte; bunu da yazarın Küresel Polis Devleti (Ayrıntı, 2022) adlı kitabıyla diyalog içerisinde yapmaktadır. Bu kitap sadece yazarın geliştirdiği teorik modeli tam olarak tasvir etmekle kalmıyor, aynı zamanda 2008 küresel mali krizinin ardından sürekli derinleşen çok boyutlu “insanlık krizine” de odaklanıyor. Günümüzü karakterize eden askerileşmiş birikim ve yağmacı finansallaşma gibi olgular ışığında Robinson’un bu kitapta neler söylediğine geçmeden önce yazarın teorik modelinin gelişimine kısaca göz atmak istiyoruz.

Anahtar Kelimeler: Küresel kapitalizm teorisi, ulusötesi kapitalist sınıf, küresel polis devleti, askerileşmiş birikim, finansallaşma.

 

Kitap İncelemesi

Borçlandırma Siyaseti: Türkiye’de Finansal İçerilme

Berkay Ayhan

About the author