54. Sayı – İktisat: Kuram, İdeoloji, Politika

Praksis 54

54. Sayı Editörleri: Galip Yalman, M. Gürsan Şenalp, Muammer Kaymak, Pınar Bedirhanoğlu

 

Modern Burjuva İktisadı: Beka Sorunu Karşısında Boş Temenniler, Kifayetsiz Tespitler Serdal Bahçe

Geçirdiği evrim modern burjuva iktisadını dogma haline getirmiştir, bu evrim ondaki son bilimsel kırıntıları da yok etmiştir. Bu dogma üç temel esası sorgulanamaz hale getirmiştir: Özel mülkiyet, kapitalist meta üretimi ve kapitalist piyasalar. Dogma haline gelen modern burjuva iktisadı kurumsal ve bireysel olarak hiyerarşik bir şekilde örgütlenmiştir. Bu hiyerarşik yapı dolayısıyla yöntemsel olarak modern burjuva iktisatçıları arasında önce gelenlerin tepkilerine ve kelamlarına bakmak amacımız için yeterli olacaktır. Genel olarak modern burjuva iktisadının 2007/2008 krizine, bu krizden sonra ortaya çıkan durgunluğa ve COVID-19 pandemisine yönelik tepkisi bu yazının ana konusu olacaktır. Bu dogmatik düşünce 2007/2008 krizinin ve bu krizi takip eden kısa süreli canlanmadan sonra ortaya çıkan durgunluk eğilimlerini açıklayamayacak durumdadır. Eğilimin nedenleri olarak ortaya atılan faktörler aslında genellikle ikincil faktörlerdir. COVID-19 salgını sürecinde ise dogmanın ilk tepkisi paralize olmak şekilde ortaya çıktı. Ancak sonra insan hayatı – artı-değer ödünleşmesi üzerinden hesaplamalar yapmaya ve farklı politika önerileri üretmeye başladı. Aslında Corona sadece kapitalizmin saçmalığını değil, modern burjuva iktisadının da sefaletini ortaya çıkardı.
Anahtar Kelimeler: Modern burjuva iktisadı, dogma, yöntem, 2007/2008 krizi, coronavirüs pandemisi.

Yeni Kurumsal İktisat, İktisat Tarihini Nasıl Yazıyor? Eleştirel Bir Bakış Alp Yücel Kaya – Ali Onur Peker

1960’larda ve 1970’lerde Marksizm’in belirlediği sorunsallar üzerinden sosyal bilimlerin en gözde dalı olan iktisat tarihi, 1990’larla birlikte iyice gözden düşmüştür. 2000’li yıllarda dünya ekonomisinin içine girdiği yeni konjonktürde, özellikle Yeni Kurumsal İktisat temelli yaklaşımlarla, iktisat disiplini başta olmak üzere sosyal bilimler içinde yeniden prestijli bir yer kazanmıştır. Yeni Kurumsal İktisat (YKİ) klasik ve neoklasik okulların birlikte vücut bulduğu liberal iktisat gibi zenginlik ve büyümenin tarihini incelemektedir. Ama YKİ’nin yaklaşımı, Marx’ın kavramsallaştırmasından yola çıkarsak, “doğal” ve “yapay” kurumlar ayrımı yaparak doğal kurumlara odaklanan liberal iktisadın bir eleştirisi olarak gelişmiştir. “Doğal”-“yapay” ayrımını kabul etmişler ama liberal iktisatçıların aksine “yapay” kurumlara odaklanmışlardır. YKİ anlatısı içinde “yapay” kurumların tanımlanması konusunda farklılıklar mevcuttur; son dönemlerde yapılan çalışmalarda din, kültür, hukuk, siyaset, coğrafya vs. gibi farklı faktörlere ağırlık verilmektedir. Biz bu makalede “yapay” kurumlarda açıklayıcı olarak “siyasal iktisat” yaklaşımını öne çıkaran YKİ’nin iktisat tarihçilerini ele alacağız. Zenginlik ve büyüme odaklı olmaya devam ederken çıkar çatışmalarını da dikkate alarak klasik iktisat bağlamına dönüş yapmış gibi görünen YKİ’nin siyasal iktisat yaklaşımını, Marx’ın klasik iktisat eleştirisi bağlamında değerlendireceğiz. Bu tür eleştirel bir yaklaşım ortaya koyarken Osmanlı İmparatorluğu-Türkiye Cumhuriyeti iktisat tarihinde YKİ’nin siyasal iktisat yaklaşımına yaslanan Şevket Pamuk’un son kitabını ve kuramsal referanslarını izleyecek ve tartışacağız.
Anahtar Kelimeler: Yeni kurumsal iktisat, siyasal iktisat, iktisat tarihi, kurumlar, iktisadi dünya, iktisadi olmayan dünya.

Dönüşen Merkezi Sermaye Formu Bağlamında Finansal Birikimi Tartışmak: Menkul Kıymetleştirme ve Maddi Olmayan Sermaye Tansel Güçlü

Finansallaşma veya bu çalışmadaki kavramsallaştırmayla finansal birikim 2008 Büyük Finansal Krizi ve sonrasında çokça tartışılan bir mesele olmuştur. Bu konu birçok açıdan ele alınmasına rağmen, finans olgusuna üretim ve dolaşım veya finans ve sanayi gibi geleneksel kategorik ayrımlara dayanan ve değişik biçimleriyle yükselen spekülatif faaliyetlerin alanı olarak ele alan yaklaşımlar analizler üzerindeki hakimiyetlerini korumuşlardır. Bu çalışma bahsi geçen teoriler ve yaklaşımlar tarafından inşa edilen geleneksel kategoriler ve onların açıklamaya çalıştıkları sermaye birikiminin dinamikleri arasındaki içsel boşluğun öne çıkarılmasıyla birlikte finansal birikimi mercek altına almayı amaçlamaktadır. Sermaye birikiminin merkezi formundaki dönüşüm bağlamında finans, sermayenin daha soyut formlarda kendini ifade eden ve somut düzeyde toplumsal ilişkileri de dönüştürüp değiştiren ve bu anlamda yeni arbitraj formları da geliştiren çatışmalı bir tarihsel sürecin ürünü olarak ele alınacaktır. Dolayısıyla bir önceki dönemin merkezi sermaye formuyla ilişkili olan, onun krizini ve yönelimini inceleyen kavramsal çerçeveler güncel finansal birikimin işleyişi ve krizini kavramak için yetersiz kalabilmektedirler. Bu anlamda çalışma, uzun 20. yüzyılın Anonim Şirket veya büyük şirket formunun merkeziliğinden türev formunun merkeziliğine derin bir dönüşüm tespiti yaparak sermayeye akışkanlık (liquidity) veren menkul kıymetleştirme ve maddi olmayan sermayenin dinamiklerini inceleyecektir. Çalışmanın nihai amacı birikimin güncel işleyişini ve onun yeni sınırlarını analiz eden ve güncel sermaye formuna karşı politik mücadelenin unsurlarını keşfetmek üzere bir çerçeve geliştirmektir.
Anahtar Kelimeler: Finansal birikim, finansallaşma, türev, menkul kıymetleştirme, maddi olmayan sermaye.

Küçülme – Yeşil Büyüme İkiliğinin Ötesinde: Ekolojik Yıkım ve Kapitalizm B. Güney Işıkara

Ekolojik yıkım derinleşirken ve kritik göstergeler geri dönüşün olmadığı eşik değerlere hızla yaklaşırken çevre hareketleri geçtiğimiz yıllarda özgün bir momentum kazandı. İlk olarak ABD politik gündemini meşgul eden Yeşil Yeni Anlaşma tartışmaları giderek küresel bir karaktere büründü. Sol, bir yandan meseleyi toplumsal ilişkilerden ve yapısal etmenlerden kopuk bir çerçevede ele almaya çalışan müesses nizamla mücadele ederken, diğer yandan da kendi içinde söylem ve eyleme dair tartışmaları sürdürüyor. Bu bağlamda solda gelişen yeşil büyüme ve küçülme düşünceleri, kimi zaman örtük atıflarla, kimi zaman da açık biçimde çatışıyor. Yeşil büyüme, yeşil ve yenilenebilir enerji üretimini Keynesyen bir istihdam ve bölüşüm politikasıyla hızla artırmayı öngörüyor. Daha dinamik ve heterojen nitelikteki küçülme yazınıysa kapitalizmi ve ona içkin büyüme eğilimini sorunsallaştırarak tartışmayı daha radikal bir zemine oturtuyor. Ancak yine de, bir üretim tarzı olarak kapitalizmin üzerine bina olduğu temelleri altüst etmek yerine sonuçları bastırmak gibi bir yola sapıyor. Bu yazıda önce ekolojik yıkımın boyutlarını ve Antroposen kavramına dair tartışmaları bir bağlam olarak sunduktan sonra, yeşil büyüme – küçülme karşıtlığının yanlış bir ikilik olduğunu, kapitalizmin yerine ona alternatif bir üretim tarzı koyulmadığı takdirde toplumsal üretimin bilinçli düzenlenmesinin mümkün olmayacağını öne süreceğim.
Anahtar Kelimeler: Ekolojik yıkım, küçülme, yeşil büyüme, Antroposen.

Neoklasik İktisadın ve Neoliberal İktidarın Yeni Bir Eleştirisi İçin: Veblen ve Foucault ile Birlikte Düşünmek Ceyhun Gürkan

Neoliberalizm belirli bir iktisadi politika demetinin ötesinde kompleks bir iktidar yapısı olarak düşünüldüğünde iktidar yapılarının ve ilişkilerinin çeşitliliği neoliberal iktidarın tahlilinin ve eleştirisinin kapsamını doğal olarak genişletir. Üstelik iktidar ve bilgi arasındaki kopmaz bağ bu analizin içine kaçınılmaz olarak yerleştiğinde tahlilin ve eleştirinin kapsamı daha da genişlemektedir. Bugün neoliberal iktidarın erken ve geç versiyonlarıyla temel hakikat kaynağı ve iktidar bilgisi olan neoklasik iktisadın politik ve yöntemsel eleştirel tahlili iktisat disiplininin ötesine uzanmayı gerekli kılmaktadır. Neoliberalizmi bir iktidarbilgi kompleksi olarak değerlendiren bu yazı Thorstein Veblen’in kurumsalcı ve evrimselci iktisadı ile Michel Foucault’nun iktidar ve yönetimsellik analitiğini bir arada düşünmeyi denemektedir. İki eleştirel düşünürün yazılarında neoklasik iktisadın eleştirisine daha fazla yer veren kişi terimin isim babası olan Veblen’dir. Ortak noktaları ise neoklasik iktisadı iktisadi eleştirinin sıradan bir konusu olarak ele almamalarıdır. Her iki eleştirmen için iktidar/kültür/kurum ve bilgi birbirlerinden ayrılamaz ve simbiyotik ilişkileri içinde anlaşılabilir. İnsan eylemini ve toplumsal ilişkileri konu edinen Veblen’in ve Foucault’nun kuramsal ve analitik çerçevesinde neoklasik iktisadın güncel bir eleştirisi neoliberal iktidar kompleksine karşı yükselen mücadele ve direnişlere dinamik ve eyleme dönük bir eleştirel güç olarak katılabilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Neoklasik iktisat, neoliberalizm, yönetimsellik, Veblen, Foucault.

Neoliberal Kalkınma Paradigması ve Depolitizasyon İlişkisi Üzerine: Araçlar, Mekanizmalar ve Yansımalar Arda Bilgen

Depolitizasyon, neoliberalizmin son 40 yıldaki egemenliğine paralel olarak geçtiğimiz on yıllarda hem akademik hem de politika oluşturan çevrelerde artarak ilgi görmüş bir kavramdır. İlgili literatürde siyaset sonrası bir durum veya politika üretme sürecini siyasetten arındırmak için kullanılan bir yönetim stratejisi olarak tanımlanan kavramı son dönemlerde farklı disiplinlerden çok sayıda siyaset ve sosyal bilimcinin ampirik vakaları incelemek için kullandığı görülmektedir. Türkçe depolitizasyon literatürüne bakıldığında, Türkiye’nin siyasi, ekonomik ve toplumsal meselelerinin de artan şekilde depolitizasyon ışığında incelendiği görülebilir. Türkiye’de yaşanan ekonomik krizler sonrasında ekonomi yönetiminin nasıl siyasetten arındırıldığı veya postmodern ideolojinin bizzat siyaseti nasıl siyasetsizleştirdiği gibi sorulara yanıt arayan çalışmalar özellikle 2000’lerden sonra artmıştır. Literatür taramasına dayalı bir tartışma sunan bu makale, öncüllerinden farklı, fakat öncüllerini tamamlayıcı bir şekilde depolitizasyon kavramının siyasal teorik temellerine de inmekte, kavramın neoliberalizmle ilişkisini açıklamaktadır. Makale ayrıca neoliberalizmin neleri, nasıl ve neden siyasal düzlemden teknik bir düzlem olarak hayal ettiği ekonomik düzleme aktararak siyaseti dışladığını ortaya koymaktadır. Bu süreçlerin dünya genelinde ve Türkiye özelinde kalkınma pratiklerine nasıl yön verdiğini somut örnekler ışığında tartışan makale, böylece depolitizasyonun siyasal ve toplumsal kökenleri açısından daha derin, çeşitleri ve uygulama alanları açısından da daha geniş bir kavram olduğunu da göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Neoliberalizm, kalkınma, depolitizasyon, politizasyon, teknikleştirme.

Değer Biçimi Çözümlemesi ya da İktisat Yanılsamasının Eleştirisi Vedat Ulvi Aslan

Değer biçimi çözümlemesi, değer ile değerin görünüş biçimi arasında kategorik ayrıma dayanmaktadır. İki meta arasındaki basit değer ilişkisi bu ayrımın önemini ve sırrını ortaya koyan kavramsal içeriğe sahiptir. Meta değerinin bir başka metanın bedeninde ifade bulması, bu ilişkinin kavramsal içeriğinde yansımasını bulan belirli toplumsal dolayımları varsaymaktadır. Bu dolayımlar çözümlenmediğinde, toplumsal ilişkilerden türeyen biçimler fetişleştirilmektedir. Bu fetişleştirmenin iktisattaki karşılığı, iktisadi süreçlerin varsaydığı toplumsal üretim ilişkilerinin kavranamaması; dolayısıyla iktisadi kategorilerin kendinde şeylere dönüştürülmesidir. İktisat, bu haliyle, bir yanılsamaya dönüşmektedir.
Anahtar Kelimeler: Değer, değer biçimi, fetişizm, meta, para.

Ekonomiyi Yeniden Düşünmek ya da Bir Başlangıç Olarak Eleştirel Politik Ekonomiyi Geri Çağırmak: Tarihsel Bir Okuma Koray R. Yılmaz

“Economics” bağlamında sorgulanması gereken en temel hususlardan biri bu bilim dalının tüm kavramsal ve kuramsal boyutlarıyla birlikte tarihsizleştirilerek doğallaştırılmasıdır. Bu eğilim en azından artık üretiminden bu yana var olan ekonomiye dair sorunların tüm zamanlar boyunca, içeriği, kapsamı, yöntemi, epistemolojisi ve tüm donanımıyla en fazla yüz elli yıllık bir disiplin olan günümüz “Economics” disiplinince ele alındığı gibi bir yanılsama yaratmaktadır. Bu yanılsama verili üretim tarzı ve sınıfsal yapı ile olan simbiyotik ilişkisini görünmez kılarak “Economics” disiplinini doğallaştırmaktadır. Bu çalışmanın iki amacı söz konusudur. Birincisi “Economics” kavramının tüm alet kutusu ile birlikte tarihselliğini ortaya koyarak, kavramın öncesi olduğu gibi sonrası da olabileceğine işaret etmektir. Bunu kavramın tarihine yönelik kapsamlı bir yolculukla ortaya koymaktayız. Çalışmanın ikinci amacı günümüzde bir tercih bilimi olarak sunulan “Economics” disiplinin sahip olduğu yaklaşım bağlamında artık tarihsel olarak ekonomi biliminin sorunsallaştırdığı alanlara yabancılaştığı, bu nedenle kapitalist üretim tarzının gerçek ilişkilerini çalışma gündemi haline getirecek bir “ekonomi bilimi” arayışının gerekliliğini vurgulamaktır. Bu arayışa yönelik bir perspektifin temel bileşenlerini de Marx’ın gerek ekonomi politiğe gerekse de vulgar ekonomiye yönelik eleştirel perspektifinden hareketle tartışmaya çalıştık.
Anahtar Kelimeler: Oikonomia, politik ekonomi, iktisat, ekonomi politiğin eleştirisi.

Aristoteles’in Toplum Ontolojisinde Etik-Politik Ekonomi Engin Delice

Aristoteles’in ekonomi ve politika konularını ilişkilendirmesi, modern anlamdaki “politik ekonomi bilimi” kapsamında düşünülebilir mi? “Politik Ekonomi” ifadesinin Grek düşüncesinde bir karşılığı yoktur. Bununla birlikte, Aristoteles’in khrematistikē ifadesini “Politik Ekonomi Bilimi”nin kapsamına girecek şekilde kullandığı varsayılabilir. Politika I’deki oikonomike bir “bilgi türü”dür; hane işlerinin idaresi, geçim işlerinin -tarımsal üretimin- sürdürülmesi ve hane halkının kontrolü ile ilgili olan “hane yönetimi” bilgisidir. Oikonomika II. 1’de açıklanan ekonomik ilişkilerin modeli, II. 2’de devletin geliri için sunulan örnekler listesi, açıkça modern anlamdaki “politik ekonomi bilimi”nin içeriğine aittirler. Buna göre “gereksinim”in, “servet”in ve “kaynakların yönetimi” ifadesinin bir özeti anlamındaki politik ekonomi, Aristoteles’in ekonomi teorisinin merkezinde yer almaktadır. Rousseau’nun açıklamaları, Smith’in tanımı, Hegel’in sunduğu kavrayış biçimi, Marx’ın değer çözümlemeleri, Aristoteles’in teorisini politik ekonomi bağlamında değerlendirmek için yeteri kadar kaynak sunmaktadır. “Pratik bilim” grubunda olan ekonomi, etik ve politik uygulamalardan muaf mıdır? Aristoteles’in teorisinde Ekonomi, Etik ve Politika arasında durur. Nikomakhos’a Etik’te de görülebileceği gibi, bu teorinin dikkat çekici tarafı politika gibi ekonomi düşüncesi de etik teori tarafından sınırlandırılmaktadır. Bu nedenle etik-politik ekonomi ifadesi daha doğru bir belirlemedir, çünkü araçları farklı da olsa bu disiplinler insan ilişkilerini yönetmeyi amaçlamaktadırlar. Eylemin düzenleme ilkesi etik olsa da erek politiktir (ki, bu yönüyle de poli-etik teori olarak adlandırılabilir); çünkü birey için “en yüksek iyi”, toplumun/devletin “en yüksek iyi”si ile birleşiktir. Devlet için “iyi” olan, toplumsal momentlerin gelişimi için kendinde erektir. Toplumun gelişim momentlerinin düzeni bir toplum ontolojisinin varlığı olarak yorumlanabilir mi? Aristoteles “toplum ontolojisi” ifadesini kullanmamışsa da, pratik bilgi alanlarının (etik, politika, ekonomi) ilişkisi, insan eylemleri dizisini toplum-devlet birliğinde tamamlarken, bir toplum ontolojisinin varlığını da göstermektedir. Aristoteles toplumsal momentlerin (aile, toplum, devlet) gelişimini ayrıntılı olarak açıklamadığı için sistemli bir toplum ontolojisi görünmez. Ancak temeldeki doğal gereksinimler ve bunların yanıtlanması olarak oluşan toplumsal ilişki formları (toplumsal momentler), düzensizlikten düzene doğru işleyen bir yapı olarak varlık kazanmaktadır. Sistemdeki “telos” kavramı ontolojik yapıya metafizik bir nitelik kazandır. Ancak yine de toplumsal yapının oluşumundaki ekonomi kategorilerinin rolü (gereksinim, mülkiyet, emek, üretim, takas, ticaret, para, değişim değeri, yasa, devlet), Aristoteles’in toplum ontolojisini materyalist kılar. Bu açıdan bakıldığında, Aristoteles’in kavrayışı, tarihsel materyalist teorinin tarih ontolojisi olarak sistemleştirilebileceği varsayımı için tarihsel dayanak sağlar.
Anahtar Kelimeler: Politik ekonomi, poli-etik, etik, politika, toplum ontolojisi, Aristoteles, Marx, felsefe, Oikonomika.

Friedrich Engels: Devrimle Bilimi Özdeşleştiren Düşünür Ragıp Ege

Bu çalışmanın amacı Engels’in gerçekleştirdiği yapıtın kapsamını ve önemini vurgulamaktır. Hegel’in düşüncesinin temel kavramlarından “özne” kavramı, Engels’in insan gerçeğini algılama biçimini derinden belirler. Engels bu kavramdan hareketle devrim ve bilim olgularına çok özgün bir yorum getirir; bu iki olguyu, bir özne tasarımı ışığında birbiriyle özdeşleştirir. Engels’in gözünde devrimle bilim, gerçekleşme koşullarına ve zamanlarına kavuşma yönünde ilerleyen öznelerdir. Düşünürün gerçekleştirdiği kapsamlı yapıtın çekiciliğini, inandırıcılığını, gücünü yapan özellik bu işlemde yatar. Bu işlemi ayrıntılarıyla çözümleyebilmek için Engels’in engin düşünsel deneyimi yanında yaşam deneyimini, başka bir deyişle, kapitalizmin emekçisinin özgün yaşam koşullarına yönelttiği dikkati de titizlikle göz önüne almak ve incelemek gerekir.
Anahtar Kelimeler: Hegel, özne, emek, devrim, bilim, tarihsel olanaklılık koşulları, gerçekleşme zamanı, Marksizm.

Kitap İncelemeleri

“İktisatçılar Modellerle Yapar”, Feminist İktisatçılarsa İktisadı Yeni Baştan!
Üç Kitap Üzerinden İktisadın Feminist Eleştirisine Dair Notlar
Demet Özmen Yılmaz

İktisat: Eleştirel Ders Kitabı – Eleştirel Düşünürün Mikroiktisat Kılavuzu
Anıl Başaran

Marx’ın Para Kuramı: Modern Değerlendirmeler
Mustafa Öziş

Soğuk Savaş ve Türkiye’nin Batı’ya Yönelişine Yeni Bir Bakış
Coşkun Soysal

 

About the author